Kadınların ve Toplumun Güçlenmesi, Çocukların Güvenle Büyümesi İçin: Yerel Bakım Ortaklığı!
YAZAN: Zelal Yalçın, Sosyal Politika Uzmanı, Şişli Belediyesi Başkan Danışmanı
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ve Dünya Bankası özellikle 20 ile 34 yaş aralığındaki kadınların tüm dünyada erkeklerden daha yoksul olduğunu söylüyor. Çalışma yaşamında yer alınabilecek ve bağımsız bir gelire sahip olunabilecek olan bu yaş aralığında kadınlar ve erkekler birbirinden farklı ne yapıyor ki böylesi bir eşitsizlik oluşuyor? Aslında sorunun cevabı oldukça basit; karşılıksız bakım emeği! İnsanların genellikle evlenip çocuk sahibi oldukları bu evrelerinde, kadınlar evlilikle birlikte çocuk sahibi olarak “bakım” yükünü üstlenmekte ve işgücüne katılma oranları da buna bağlı olarak düşmekte. Aynı yaş grubundaki erkeklerin ise aynı dönemde istihdamdaki pozisyonları güçlenmekte. Kentlerde yaşayan kadınlar için çocuklarını güvenle bırakabilecekleri erişilebilir kreş hizmetlerinin olmayışı ise istihdama katılımdaki en büyük engellerden biri. Türkiye’de 3 yaşın altında çocuğu olan kadınların istihdam oranı %26,1’e düşerken aynı grupta erkeklerin istihdam oranı %89,1’e yükselmekte. Öte yandan OECD kadınların, bilhassa yalnız annelerin çalışma yaşamı ile kırılgan ve istikrasız olmasını çocuklar için de büyük bir risk olarak gündeme taşımakta. Yoksulluğun bir nesilden ötekine aktarılmasının önüne geçmek için kadınların düzenli ve mümkünse de tam zamanlı işlerde çalışmasının öneminin altı çiziliyor. Aksi halde özellikle bekar anneler için sosyal yardıma bağımlı bir yaşam sürmek tek seçenek haline gelmekte. Dolayısıyla kadın yoksulluğu ve çocuk yoksulluğu arasında güçlü ilişki özellikle yalnız anne ve çocuk/lardan oluşan hanelerde çok daha net bir şekilde ortaya çıkmakta. Erken dönem bakım hizmetlerinin son derece yetersiz olduğu Türkiye'de kadın yoksulluğu en çok da bakım yükünün tamamıyla kadıların ücretsiz emeğine terk edilmesinden beslenmekte.
Erken Çocukluk Bakımının Ekonomik ve Sosyal Boyutları: Beşeri Sermayeye Stratejik Yatırım
Oysa bakım alanına dair düzenlemelerin ve çözümlerin geliştirilmesi, başta kadınların ve çocukların haklarının tesis edilmesinin yanı sıra, ülkenin kalkınması, refahın artması ve tüm kesimlere yaygınlaştırılabilmesi, toplumsal adaletin tesis edilmesi ve gelecek nesillerin potansiyelini ortaya çıkarması için hayati önem taşır. Erken çocukluk dönemi bakımı (EÇB), çocukların sağlıklı, dengeli ve başarılı bir gelişim göstermeleri için son derece önemlidir. Kaliteli EÇB hizmetleri, çocukların bilişsel, sosyal-duygusal ve fiziksel gelişimini destekler; okul başarısını artırır ve gelecekteki ekonomik fırsatlarını genişletir. Dünya Bankası ve OECD raporları, erken çocukluk dönemi bakımına yapılan yatırımların uzun vadede yüksek getiri sağladığını ve beşeri sermayenin güçlendirilmesi açısından kritik olduğunu vurgulamaktadır. Kaliteli erken çocukluk eğitimi, çocukların daha başarılı bireyler olmalarını, daha yüksek gelir elde etmelerini ve toplumda daha aktif roller üstlenmelerini sağlayarak hem bireysel hem de toplumsal düzeyde olumlu sonuçlar doğurur. OECD verileri, erken çocukluk eğitimine yapılan yatırımların, uzun vadede sağlık harcamalarında azalma, suç oranlarında düşüş ve okullaşma oranlarında artış şeklinde önemli ekonomik faydalar sağladığını göstermektedir.
Erken çocukluk bakımının ekonomik etkileri göz ardı edilemez. Annelerin işgücüne katılımını kolaylaştıran kaliteli ve uygun fiyatlı bakım hizmetleri, kadınların ekonomik güçlenmesine, hane halkı gelirlerinin artmasına ve dolaylı olarak vergi gelirlerinde artışa katkıda bulunur. Bu durum, ekonomik büyümeyi destekler ve ülkenin rekabet gücünü yükseltir. Erken çocukluk eğitimine erişimin artması, işgücü piyasasına kadın katılımını artırarak kadın istihdamını ve kadınların ekonomik bağımsızlığını destekler. Aynı zamanda, erken çocukluk döneminde alınan eğitim, çocukların gelecekte daha yüksek gelir elde etmelerini, verimli birer işgücü olmalarını ve toplumun gelişimine daha fazla katkıda bulunmalarını sağlar. Yetersiz bakım hizmetleri ise, kadınların istihdama katılım oranlarını düşürerek önemli ekonomik kayıplara ve toplum genelinde düşük verimliliğe yol açar. Bu nedenle, erken çocukluk bakımına yapılan yatırımlar, hem sosyal hem de ekonomik açıdan oldukça kârlıdır ve bir ülkenin sürdürülebilir kalkınması için stratejik önemdedir.
Yerel Yönetimlerin Erken Çocukluk Bakımında Rolü ve Kapasitelerinin Güçlendirilmesi: Yerelleşmenin Önemi
Erken çocukluk dönemi bakım hizmetlerinin sağlanmasında yerel yönetimlerin rolünü genişletmek toplumsal dönüşüm için büyük bir potansiyel taşımaktadır. Yerel yönetimler, vatandaşlarına en yakın yönetim birimleri olarak toplumsal ihtiyaçlara daha duyarlı hizmetler sunabilir, topluluk tabanlı çözümler geliştirebilir ve hizmetlerin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayabilirler. Yerel yönetimler, bölgesel özelliklere, kültürel farklılıklara ve nüfus yoğunluğuna göre özelleştirilmiş hizmetler sunabilir ve ihtiyaçlara daha uygun çözümler geliştirebilir. Ancak mevcut durumda yerel yönetimlere ilişkin hem yasal düzenlemeler hem de yerel yönetimlerin kapasitelerinin geliştirilmesine yönelik adımlar son derece yetersiz kalmakta.
Yerel yönetimlerin karşılaştığı zorluklar arasında yasal belirsizlikler, bütçe kısıtlılıkları, yeterli sayıda eğitimli personel eksikliği, altyapı yetersizliği, koordinasyon eksikliği ve çeşitli kaynaklara erişimde güçlükler yer almakta. Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yuvamız İstanbul Kreşleri olmak üzere kimi belediyeler başarılı uygulamalar sergilese de uygulamada bir standart ve süreklilik eksikliği mevcut. Hizmetlerin kalitesi ve erişilebilirliği bu durumdan olumsuz etkilenmektedir.
Yerel yönetimlerin rolünü güçlendirmek için yasal düzenlemeler yerel yönetimlerin hizmet alanlarını genişletmek üzerine netleştirilmeli, bütçe desteği artırılmalı, personel eğitimleri iyileştirilmeli ve teknik destek sağlanmalıdır. Ayrıca yerel yönetimlere yönelik kapasite geliştirme programları, mali destek mekanizmaları ve bilgi paylaşım ağları oluşturulmalıdır. Yerel yönetimlerin özerkliğinin güçlendirilmesi ve kendi kaynaklarını yönetme yeteneklerinin artırılması, onların ihtiyaçlara daha hızlı ve etkili yanıt vermelerini ve yerel koşullara uygun çözümler geliştirmelerini sağlayacaktır. Bu bağlamda, iyi uygulama örneklerinin paylaşımı ve deneyim aktarımı, yerel yönetimlerin kapasite geliştirmelerinde büyük rol oynar.
Yerel Bakım Ortaklığı Modeli: Uygulama Stratejileri ve Sürdürülebilirlik
Türkiye'deki kadın yoksulluğu ve erken çocukluk dönemi bakım hizmetlerinin yetersizliği sorunlarına kapsamlı ve sürdürülebilir bir çözüm önerisi olarak "Yerel Bakım Ortaklığı Modeli"nin uygulanması için detaylı bir strateji geliştirilmelidir. Bu model, farklı paydaşların (yerel yönetimler, kamu kurumları, özel sektör, sivil toplum örgütleri ve aileler) iş birliğine dayanarak üç kademeli bir yaklaşım benimser:
- 0-1 Yaş: Ev ziyaretleri yoluyla ailelere yönelik kapsamlı rehberlik ve destek programları. Bu programlar, uzman sağlık personeli ve sosyal hizmet uzmanları tarafından uygulanmalı, annelerin sağlıklı gebelik süreçleri geçirmeleri, bebeğin sağlıklı gelişimi için gerekli bilgilere erişmeleri ve anne-bebek bağlanmasının güçlendirilmesi için destek sağlamalıdır. Bu hizmetler, ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılmak için yerel sağlık kuruluşları ve sosyal hizmet birimleriyle iş birliği içinde yürütülmelidir. Programın sürdürülebilirliği için gerekli finansman kaynaklarının temin edilmesi ve personelin sürekli eğitimine yatırım yapılması hayati önem taşır.
- 1-3 Yaş: Mahalle kreşleri ve ev temelli bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması. Mahalle kreşleri, küçük ölçekli, topluluk tabanlı yapısıyla daha erişilebilir ve uygun fiyatlı bir alternatif sunar. Ev temelli bakım hizmetleri ise, ailelerin kendi tercihlerine ve koşullarına göre hizmet almalarına olanak tanır. Her iki modelin de sürdürülebilir olması için bakım verenlere düzenli eğitim, süpervizyon ve mali destek sağlanması şarttır. Ayrıca, ev temelli bakım hizmetlerinin kalitesini ve güvenliğini sağlamak için uluslararası standartlar dikkate alınarak düzenlemeler ve denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır. Bu hizmetlerin erişilebilirliğini artırmak için yerel yönetimler tarafından ulaşım ve kayıt işlemleri kolaylaştırılmalı ve özellikle dezavantajlı bölgelerdeki ailelere öncelik tanınmalıdır. Yine bu noktada önemli bir başka adım ise ev temelli bakım hizmetinde çalışan vergi sorumluluğunun haneler ile paylaşılması olmalıdır.
- 3-6 Yaş: Erişilebilir, kaliteli ve uygun fiyatlı kreşlerin sayısının artırılması ve standartların yükseltilmesi. Bu, kamu-özel sektör ortaklığı modelleri ile desteklenebilir. Özel sektörün kaliteli ve uygun fiyatlı kreşler açması teşvik edilirken kamu ise standartları belirlemek, denetlemeyi sağlamak ve erişimi artırmak için gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Yerel yönetimler bu süreçte aktif rol almalı, ihtiyaç duyulan alanları belirlemeli ve kaynakların etkin kullanımını sağlamalıdır. Bu hizmetlerin kalitesini güvence altına almak için kreşlerin yetkilendirilmesi, denetimi ve çalışanların eğitimi için net kriterler belirlenmelidir.
Yerel bakım ortaklığı modeli, sürdürülebilir olması için şeffaf bir finansman mekanizması, düzenli izleme ve değerlendirme süreçleri, sürekli kapasite geliştirme programları ve etkin koordinasyon gerektirir. Yerel yönetimler, bu ortaklığın başarısını sağlamak için gerekli koordinasyonu sağlamalı ve kaynakları etkin bir şekilde yönetmelidir. Bu modelin uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek zorlukları önceden belirlemek ve bunlara karşı önlemler almak için kapsamlı bir risk değerlendirmesi yapılmalıdır. Başarılı bir uygulama için yerel paydaşların aktif katılımını sağlamak, şeffaf bir iletişim ağı kurmak ve düzenli geri bildirim mekanizmaları oluşturmak şarttır.
Sonuç:
Türkiye'de kadın yoksulluğu ve erken çocukluk dönemi bakımı sorunlarına çözüm bulmak için kapsamlı ve bütüncül bir yaklaşım gereklidir. Önerilen "Yerel Bakım Ortaklığı Modeli", yerel düzeydeki kaynakların etkin kullanılmasını, kamu ve özel sektör iş birliğini, sivil toplumun aktif rol almasını ve kadınların güçlendirilmesini hedefleyerek bu sorunlara sürdürülebilir çözümler üretmeyi amaçlamakta. Bu modelin başarılı olabilmesi için yasal düzenlemelerin geliştirilmesi, yeterli bütçe desteğinin sağlanması, yerel yönetimlerin kapasitesinin güçlendirilmesi ve tüm paydaşların iş birliğine dayalı uzun vadeli bir stratejinin hayata geçirilmesi şarttır. Ancak bu şekilde, hem kadınların ekonomik ve sosyal refahı sağlanabilir hem de çocukların sağlıklı ve dengeli bir gelişim göstermeleri temin edilebilir. Bu durum Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik kalkınması için olmazsa olmazdır. Ayrıca bu modelin başarılı uygulamaları, diğer ülkelere de örnek teşkil edebilir ve benzer sorunlarla mücadele eden diğer ülkeler için yol gösterici olabilir. Öncelikle bakım temelli bir yaklaşım, Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yolunda önemli bir adım olacaktır.
*Bu yazı, Kent dergisinin Ocak-Nisan 2025 tarihli onbeşinci sayısında yayımlanmıştır.
*Derginin tamamını MBB Kültür Yayınları sitesinden buraya tıklayarak indirebilirsiniz.