Kent, Yaban Hayatı ve Doğa Zekası
YAZAN: Ayşe Oruç, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Deniz ve Yaban Hayatı Programları Müdürü
Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık %55’i kentlerde yaşıyor. 1950’lerde %30 civarında olan bu oranın, Birleşmiş Milletler tarafından 2050 yılında %65’i aşması öngörülüyor. Hızla kentleşiyoruz ve yaban hayvanlarının yaşam alanlarını da hızla daraltıyor ve yok ediyoruz. Yapılan son araştırmalar insanın, ekosistemler ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkileri ile bazı hastalıkların yayılması arasındaki bağlantılara dikkat çekiyor, insan sağlığı ile doğanın birbiriyle yakından ilişkisini ortaya koyuyor. Yoğun yapılaşma baskısı altında olan ülkemizde, doğa ile uyumlu kentleşmeyi ve çoğumuzun varlığından dahi haberdar olmadığı yaban türünün yaşamını sürdürmesine imkan verecek kentsel yaban hayatı konularını gündemimizin üst maddeleri arasına taşımamızın zamanı çoktan geldi.
Son yıllarda şehirlerin içinde görülen yaban hayvanları ile ilgili haberler yaygınlaşmaya başladı. Bunun bir nedeni konuyla ilgili farkındalık çalışmalarının artmaya başlaması. Doğa gözlemciliğine duyulan ilginin de artmasıyla yaban hayvanları ile kentleri ortak paylaştığımızı farketmeye başladık. Kuş göçleri sırasında gözlemlediğimiz yırtıcılar ve diğer kuş türleri, bahçelerde kirpiler, sansarlar, tilkiler, hatta şehirde rastlanan kurtlar, yaban domuzları, su samurları, Boğaz’da vapurlardan izlediğimiz yunuslar ve daha birçok tür yaban hayvanı, yaşam alanlarına kurduğumuz kentlerde yaşamlarını devam ettirmeye çabaladıklarını bize anlatmaya çalışıyor.
Doğal Alanlar ve Yaban Hayatı ile Bağ Kurmak Bizi Psikolojik Açıdan Besler
Birkaç on yıl boyunca yapılan araştırmalar, doğayla temasın sağlık yararına olduğu sonucuna işaret ediyor ve son araştırmalar, insanların daha yüksek tür zenginliğiyle temastan fayda sağladığını gösteriyor. Bu faydalar genel psikolojik iyilik halini, yer duygusunu ve ait olma duygusunu içeriyor.
Binalardan kolayca erişilebilen ve görülebilen açık hava, doğa ve yaban hayatını izleyebilmenin keyfi, yaşlıların ve hastaların uyarılmasının önemli ve zor olduğu durumlarda hayati bir fayda. Ayrıca çocukların “doğa zekası”nın gelişimine katkı sağlıyor.
Kentsel alanlar genişledikçe, koruların ve bahçelerin yaban hayvanlarına yaşam alanı sağlama potansiyeli daha önemli hale geliyor. Yerel yönetimler ve şehirlerde yaşayan insanların belirli kurallar dahilinde, kuşlardan memelilere, böceklerden amfibilere kadar yaban hayatına yardım etmek için yapabileceklerini zaman kaybetmeden keşfetmelerinin tam zamanı. Farklı ülkelerde uygulamaları bulunan ve özellikle ev serçeleri, ötücü ardıç kuşları, yaban arıları, kelebekler ve kirpiler gibi azalan türlere odaklanılan çalışmaların ülkemizde de tekrarlanması mümkün.
Örneğin İngiltere’de yürütülen bir programda, bahçelerde, hatta pencerelerde ve balkonlarda bile hangi faaliyetlerin yaban hayatını olumlu etkilediği konusunda özel ve kişiselleştirilmiş tavsiyeler üretiliyor. Ayrıca halk, koruma amaçlı yaban hayatı araştırmalarına dahil edilmekte.
Herkes Rol Alabilir
Bahçesi olmayan insanlar, balkonlara, pencerelere bitkiler yerleştirerek veya yaban hayvanlarının türlerini belirleyerek ve sayarak kentte yaban hayvanlarının belirlenmesi çalışmalarına katkı sağlayabilir. Yapılabilecek aktiviteler arasında gölet inşa etmek, yuva yapmak veya ağaç dikmek yer alabilir. Katılım, belirli bir yerde tek bir eylemi veya yüzlerce eylemi içerebilir.
Doğa Zekası
Harvard Üniversitesi’nden Prof. Howard Gardner, 1983 yılında bilim çevrelerinde etki yaratan çoklu zekalar kuramını geliştirdi. Ardından çocuklar ve yetişkinlerdeki geniş kapsamlı insani potansiyeli açıklayabilmek üzere önerdiği yedi zeka türüne (dil, mantık-matematik, mekan zekası, beden-hareket zekası, müzik, ilişki ve içgörü zekası) sekizinci zeka türünü ekledi: doğa zekası.
Doğa zekasının merkezinde insanların bitkileri, hayvanları ve diğer doğal çevre ögelerini tanıma yeteneği yatıyor. Bu kuram, doğal deneyimlerin çocukların eğitim ve gelişimleri için taşıdığı önemi gözden kaçırmak istemeyen öğretmenlerle ebevenylere farklı bir bakış açısı yakalama fırsatı sunuyor.
Sekizinci zekaya sahip çocuklar güçlü duyu becerilerine sahiptir, doğal ortamlardaki varlıkları kolaylıkla ayırt edip sınıflandırabilirler. Açık hava etkinliklerini sever, hayvanlar ya da bitkilerle ilgilenirler. Doğal varlıklarla ilgili kayıtlar, günlükler tutar, çizimler, resimler, fotoğraflarla kayıtlarını zenginleştirebilirler. Bu kişiler doğa, çevre ve tehlike altındaki türlerle ilgili yüksek farkındalığa sahiptirler. Başkalarının gözden kaçırdığı detayları fark ederler. Yaratıcılıklarıyla ünlü birçok kişinin çocukluk hikayelerinde doğanın yeri olduğunu görebiliriz. Doğa zekası kendini belli eden çocuklar biyolog, ziraatçi, deniz bilimci, peyzaj mimarı, orman mühendisi gibi doğa ile ilişkili mesleklere yatkın olur. Çocuklarımızda doğa zekasını öne çıkaran özelliklerin bulunduğunu erken yaşlarda fark ederek geleceğin doğa bilimcilerinin yetişmesine katkı sağlayabiliriz. Bugün kentlerde yaşayan çocuklarımızın “kent ve yaban hayatı çalışmaları” kapsamında doğaya yakınlaştırılması da geleceğin doğa korumacılarının yetiştirilmesine katkı sağlayacaktır.
*Bu yazı, Kent dergisinin Ekim-Aralık 2021 tarihli altıncı sayısında yayımlanmıştır.
*Derginin tamamını MBB Kültür Yayınları sitesinden buraya tıklayarak indirebilirsiniz.