Prof. Dr. Ruşen Keleş, Şehir Konuşmaları’nın Konuğu Oldu
MBB Şehir Politikaları Merkezi tarafından düzenlenen Şehir Konuşmaları’nın 7 Aralık 2018, Cuma günü konuğu “Yerel ve Bölgesel Toplulukların Yönetimi” başlıklı konuşmasıyla Prof. Dr. Ruşen Keleş oldu. MBB Hızırbey Çelebi Salonu’nda düzenlenen konuşma, yerel yönetimler çalışanlarından öğrenci ve akademisyenlere yüze yakın katılımcıyı bir araya getirdi.
Kent yönetimlerinin, bölge halkının yönetiminden söz edilirken en başta demokrasiden bahsetmek gerektiğini vurgulayarak sözlerine başlayan Prof. Dr. Ruşen Keleş, “Bir ülkenin kendisinde demokrasi yoksa yerel toplulukların veya bölge topluluklarının yönetiminde demokrasiden söz edilemez. Toplumlar birleşik kaplar gibidirler, itici gücü yerel topluluklar düzeyinde de olsa bölgesel ya da ulusal çapta da olsa demokratik mekanizmaların itici gücü halkın iradesi, kültürüdür. Merkeziyetçilik ve yerinden yönetim de lehlerinde ve aleyhlerinde pek çok argüman bulunan diğer önemli kavramlardır. Kamu hizmetlerinde etkinlik, verimlilik, hız, halkın karar süreçlerine katılması, ulusal bütünlük ve toprak bütünlüğü, dil, din, etnik köken ve coğrafi koşullar başlıca bu konularda belirleyici faktörlerdir.” dedi.
Türkiye’nin yerel yönetimlere ilişkin tarihi hakkında bilgi veren Keleş, bu süreci “Yerel yönetimler 19. yüzyılın ikinci yarısında bize Batı ülkelerinden aktarılmış kurumlardır. Bu tarihe kadar Osmanlı İmparatorluğunda belediye yoktur. İlk belediyenin kuruluşu 1855-1856 Islahat Fermanı’nın ilan edildiği yıllara rastlar. Demek ki bizde bulunmayan bir organı yurtdışından alıp bir organ nakli yapıyoruz. Bunun üzerinden 160 yıl geçmesine rağmen vücut hala bu organı dışarı atmaya çalışıyor. Sosyal bilimlerde bir kurumun alınarak ülkenin yapısıyla bütünleştirilmesi zaman alacak bir şeydir, demokratik gelişmeye koşut olarak başarılı olabilecek bir şeydir. Bizde yerel ve bölgesel halkın yönetiminde demokratikleşme konuları Avrupa ile bütünleşme çabaları gündeme geldikten sonra ağırlık kazandı ve güncelleşti. Avrupalılık, demokrasi, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğüne saygıda kusur etmemek gibi birtakım temel kavramlar etrafında düğümleniyor.” şeklinde özetledi.
Prof. Dr. Ruşen Keleş, “Özerklik denince idari özerklik, mali özerklik akla geliyor. Özerklik, tabiatı itibarıyla demokratik yollardan sağlanmış olmalıdır. Ama bazen siyasi özerklikten söz edenler de var. Bugün yerel ve bölgesel toplulukların yönetimi söz konusu olduğunda, bu kavramları hassas bir şekilde birbirinden ayırt etmek mecburiyeti ortaya çıkıyor. Ayırt edilemediği takdirde bir ülkenin ne gibi tehlikelerle karşı karşıya gelebildiğini görüyorsunuz. Bizim Anayasamızın yerel toplulukların yönetimine ilişkin 127. maddesinde özerklik kelimesine rastlamazsınız.” şeklinde konuştu. Keleş konuşmasını Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı imzalama sürecinden ve çekince konulan maddelerden bahsederek sonlandırdı.