Dücane Cündioğlu, Şehir ve Mabed İlişkisini Anlattı
Marmara Belediyeler Birliği Şehir Politikaları Merkezi tarafından düzenlenen Dücane Cündioğlu ile Şehir Konuşmaları “Şehir ve Mabed” konusu ile ikinci kez katılımcılarla buluştu. Cündioğlu, şehir ve mabed arasındaki ilişkiyi Göbeklitepe’den antik Yunan kentlerine, Osmanlı’dan bugüne retrospektif olarak ele aldı. Cündioğlu, konuşma süresince sorular yönelterek katılımcıları şehir üzerine düşünmeye sevk etti.
Cündioğlu, konuşmanın aksını şehir olarak belirledi ve mabedin şehir içindeki konumuna ilişkin şunları söyledi: “Mabed, Odeon gibi, Stadion gibi şehrin içerisinde var olan bir yapı değildi. Bizatihi şehrin kuruluş nedeniydi. Bir daire tasavvur ederseniz ve o dairenin de bir merkez noktası varsa, insan toplumlarının ilk var oluşundan beri mabed o ortadaki merkezdi.”
Toplumsal bakışımızı belirleyen etmenin doğa bilgisi olduğunu ifade eden konuşmacı “Biz doğayı nasıl algılıyorsak toplumu bu bilgi düzeyine göre yorumlarız. Toplumsal küçük ve büyük ölçekli bütün analizler o çağın doğa, dünya bilgisinin düzeyi ve biçimiyle alakalıdır” dedi.
“Eskiden Ölüm Bellek Oluştururdu”
Cündioğlu, mabed ve bellek arasındaki ilişkiyi ise şu şekilde özetledi: “Ruhun ölümsüzlüğü ilk ve orta çağlardan beri en büyük teolojik problemlerden biri olmuştur. Aristoteles’e göre beden ve ruh aynı anda var olur. Ruh ölünce beden de ölür. Ruh ölümsüz değildir. Modern dünyada insan psikenin ölümsüzlüğüne inanabilir mi? Mabedi şehrin merkezi yapan şey esas itibariyle ölümdü. Bir ölüm artık bizde bir geçmiş oluşturmuyor. Eskiden ölüm bir bellek oluştururdu. Toplumu oluşturan da bu bellekti. Modern dünyada artık böyle bir bellek oluşmuyor. Bugün ticari akışın devam etmesi mi İstanbul’u İstanbul yapıyor yoksa bu şehrin varlığını korumak için hayatını kaybeden polis mi? İstanbul uzunca bir süre yerin altındakilerle İstanbul’du. Bugün metropol sermayeye dayalı bir yapılanma. Bugün şehrin üstünü de sahiplenen yok. Mülkiyet olmayınca şehirli de olmuyor. Halep’te, Şam’da mülkiyet vardı. Arkaik şehirlerin eşrafı, toprağa sahip olanı vardı. Şehirli olduğu için şehir vardı.”
Mabedlerin tarihin başlangıcından beri şehrin yüksek noktalarına yapıldığına dikkat çeken Cündioğlu bunu şu şekilde örnekledi: “Atina’yı Atina yapan mimarlık harikası tapınak Panteon, Atina’nın en yüksek yerine yapılmıştır. Toplumdan kopuk olarak yaşayan din adamlarının bulunduğu mabedler ilginç bir şekilde şehrin en yüksek tepesine yapılır. Halkın, filozofların, şairlerin bulunduğu agora da en aşağıdadır. Yaşam agorada, ölüm mabeddedir. Kalıcı olan ölümdür. Mabed kalıcı olanı temsil eder. O yüzden merkezidir, o yüzden en yüksektedir. Göbeklitepe de etrafındaki yerlere göre yüksekte duruyor.”
Konuşmacı “Kültürlü bir gencin Heredot’u okumaması bir ayıptır. Bugün siyasi gündemin yüzde yetmişini açıklama kabiliyeti edinir. Aldanmak gençlerin yazgısıdır. Aristoteles, ‘Gençlere siyaset bilimi dersi vermemek lazım çünkü siyaset bilimi deneyim ister. Deneyimlemedikleri bir dünyanın bilgisini kavrayamazlar’ der” sözleriyle katılımcılara Heredot okumalarını önerdi.
Dücane Cündioğlu ile Şehir Konuşmaları, “Mabed Mimarisi ve Simgesel Çözümleme” konusu ile 10 Ocak 2017, Salı günü katılımcılarla buluşacak. Kontenjan sınırlıdır, kayıtlar başvuru sırasına göre yapılacaktır. Üçüncü konuşmanın ilanı ve başvuru formu marmara.gov.tr adresinden paylaşılacaktır.