12.01.2023

Dıébédo Francıs Kéré | Afrika’nın Bilgisi ve Koşulların Mimarisi

YAZAN: Deniz Güner

2022 Pritzker Mimarlık Ödülü’nü kazanan Diébédo Francis Kéré, yapı endüstrisinin ve altyapının olmadığı, kısıtlamalar ve zorluklarla dolu ülkelerde iklimsel koşullara uyumlu olmak ve sosyal adaleti sağlamak üzere yerel malzemeleri yenilikçi tekniklerle, akıllıca kullanarak mimarlık üretiyor.

Burkina Faso’nun Gando köyünde doğan ve Almanya’da Berlin’de yaşayan Diébédo Francis Kéré, 2022 Pritzker Mimarlık Ödülü'nü kazandı. Şikagolu Pritzker ailesinin kurduğu Hyatt Vakfı tarafından mimarlık ortamına yaptıkları katkılar ve önemli başarıları için 1979 yılından itibaren her yıl yaşayan bir mimara/mimarlara verilen Pritzker Ödülü, uluslararası mimarlık ortamında “mesleğin en saygın ödülü” veya “mimarlığın Nobel ödülü” olarak anılıyor.

44 kez verildikten sonra Pritzker Mimarlık Ödülü’nün ilk kez Afrikalı bir mimara verilmiş olması ödül sistemlerinin Avrupamerkezci olduğuna yönelik uzun zamandır devam eden eleştirilere de bir cevap niteliği taşıyor. Ödülün Diébédo Francis Kéré’ye verilmiş olması Pritzker Mimarlık Ödülleri'nde yaşanmakta olan radikal değişimin de bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Yaşayan mimar/mimarlara verilen ödül, ilk zamanlarında “ömür boyu başarı” anlayışıyla Philip Johnson (1979), Luis Barragán (1980), I.M. Pei (1983), Oscar Niemeyer (1988) gibi modernizmin ve Uluslararası Üslubun “kahraman” figürlerine verilirken, 2000’lerden itibaren çağdaş mimarlık ortamını derinden etkileyen çalışmaları nedeniyle Rem Koolhaas (2000), Jacques Herzog & Pierre de Meuron (2001) gibi “küresel olarak ünü yaygınlaşan mimarlara” verilmeye başlandı. 2004 yılında ilk kez bir kadın mimara, Zaha Hadid’e verilen ödül sayesinde, sistemdeki yerleşik cinsiyet ayrımcılığı ve Beyaz/Erkek/Star Mimar anlayışı da kısmen kırılmaya çalışıldı. Buna rağmen, giderek artan Avrupamerkezci eleştirilerden de nasibi alan Pritzker Mimarlık Ödülleri 2010’dan itibaren ilgi odağını Asya ve Güney Amerika gibi mimari medyanın göz ardı ettiği bölgelere çevirmiş görünüyor: Kazuyo Sejima & Ryue Nishizawa (SANAA) (2010), Wang Shu (2012), Toyo Ito (2013), Shigeru Ban (2014), Alejandro Aravena (2016), Balkrishna Doshi (2018), Arata Isozaki (2019).

100.000 ABD Doları ve bir de bronz madalyondan oluşan Pritzker Mimarlık Ödülü, düzenlenen tören ile sahibine veriliyor ve uluslararası medyada uzun süre gündemde kalıyor. Bunun bir nedeni de verilen ödülün mimarlık ortamında sönmüş olan birçok konuyu yeniden gündeme getirerek eleştirileri de alevlendiriyor olması. Örneğin, her ödül sisteminin ödülü alan kişi(ler)den daha çok ödülü veren kurumun bilinirliğini ve görünürlüğünü artırdığını, ödül almış mimarlardan daha çok Pritzker ailesinin isminin hatırlanmasına ve ünlerinin perçinlenmesine yaradığını iddia edenler var. Buna ek olarak, seçici kurulun kombinasyonu ve mimarlık gündemi de ödülün kime verileceği/ verildiği tartışmalarını sürekli tetikliyor.

Her ödül sistemi, doğası gereği ödülü veren kurum, seçici kurul kombinasyonu, seçici kurulun seçim kriterleri ve mimarlık mesleğinin alımlanışı ile ilişkili olarak sonuçları üzerinden tartışılmaya açık bir yapıya sahip. Seçici kurul, kendi içinde yaptığı çeşitli müzakereler sonucunda düşünsel çerçeveyi ve seçim kriterlerini belirginleştirerek mimarlık ortamının dikkatini çekmek istediği aktörü öne çıkararak, küresel mimarlık ortamı için bir durum tespitinde bulunur. Bu yılki ödülün Diébédo Francis Kéré’ye verilmesinde, mimarlığın sosyal değişime, toplumsal pratiklere ve komünite üretmeye olan etkilerine derinden inanan Şilili mimar Alejandro Aravena’nın jüri başkanı oluşu da sonucu doğrudan etkilemişe benziyor.

“Batı” düşünce tarihinde “ilkel,” “geleneksel” veya “yerel” etiketleriyle oryantalist fantezilerine konu edilen ya da “Az Gelişmiş Toplumlar” veya “3. Dünya Ülkeleri” adlandırmaları ile hor görülen Afrika kıtasındaki mimarlıkların Batı medyasının dikkatini çekmesinde, küresel kapitalizmin girdiği derin çıkmaz karşısında girdiği alternatif arayışlar, ekolojik krizi aşmada teknolojik gelişmelerin ve hi-tech çözümlerin yetersiz kalışı ve son 20 yıldır Afrika kıtasında üretilen modern ve çağdaş mimarlıkların kullandıkları ilham verici low-tech çözümlerin ödüller ve yayınlar yoluyla mimarlık medyasında daha fazla görünürlük kazanması da jürinin dikkatini Kéré’ye çevirmesinde etkili olmuş gözükmekte. Batı-dışı coğrafyalı aktörlerin Batı medyasında yer alabilmeleri ancak Batılı eğitim sisteminden geçmiş olmaları ile mümkün olduğundan, Batı-dışı coğrafyalı mimarların ve mimarlıkların görünürlükleri de yine Batı medyasının gündemine, değer sistemine ve “ötekini” nasıl etiketlediğine bağlı olarak değişmekte. Hassan Fathy, Charles Correa, Geofrey Bawa, Sedad Hakkı Eldem, David Adjaye, Anupama Kundoo gibi isimlerin bilinirlikleri de Batılı eğitim almış olmaları, kendi kültürleri ile “Batı” kültürü arasında bir arabulucu rol üsteleniyor olmaları, nihayetinde de “Batı” dünyasının zevk ve beğenisine hitap etmeleriyle doğrudan ilişkili. Merkez medyanın beğeni ve ilgisi nedeniyle bu aktörlerin basılı ve görsel medyadaki dolaşımları, bienal ve sergilere davet edilmeleri, kısacası medyada görünürlükleri de kendi coğrafyalarındaki diğer yetenekli ve değerli meslektaşlarına göre daha fazla oluyor.

"Benim kültürümde herkes yolunu toplumu ileriye götürebilmek üzere çizer, ben de bir okul inşa etmeye başladım."

Batı-dışı coğrafyalardaki mimarlara ilk kez 1980’lerin başında modern mimarlık tarihyazımında yer verilmeye başlandığı hatırlandığında Avrupamerkezci bakışın hegemonyasından kurtulabilmenin yaklaşık 40 yıl sürdüğü açıkça görülür. İnternet ve küreselleşmenin etkisiyle merkez fikrinin dağılması Oslo, Lizbon, Sao Paolo, Şangay, Tallinn, İstanbul gibi çoğullaşan mimarlık bienalleri ve trienallerinin farklı coğrafyalardaki aktörleri, işleri ve fikirleri filtresiz olarak daha görünür kılmaları Avrupamerkezci hegemonyanın çözülmesini sağlamış görünüyor. Bunun yanı sıra, 1977 yılından itibaren İslam kültürünü dünyanın farklı coğrafyalarında başarıyla yorumlayan mimarlık ürünlerine her üç yılda bir verilen Ağa Han Mimarlık Ödülleri veya Lafarge Holcim Vakfı tarafından 2005 yılından itibaren kentsel sorunlara çözüm getiren, potansiyel fikirleri bulmayı amaçlayan sürdürülebilir tasarımlara her üç yılda bir verilen Lafarge Holcim Ödülleri, bu ödüller üzerine yapılan sergi ve yayınlar dünyanın farklı bölgelerindeki mimarları ve çalışmaları daha da görünür ve bilinir kılmaktalar.

Diébédo Francis Kéré’nin 2022 Pritzker Mimarlık Ödülü'nü kazanması, hem mimarlık ortamında süregiden hem de ödül sistemlerinde görülen radikal değişimlerin doğal bir sonucu olarak okunabilir. Ancak, Pritzker Mimarlık Ödülü'nü kazanan öncekilerden farklı olarak Kéré’yi ödüle taşıyan şey, mimarlığı yapma ve düşünme biçimini şekillendiren deneyimlerinin özyaşam öyküsü ile doğrudan ilişkili olmasıdır.

Burkina Faso’nun Gando adlı köyünde doğan Kéré, köyün liderinin en büyük oğlu olması sayesinde okumak için 40 kilometre uzaklıktaki diğer bir köye gitme şansı yakalamış köydeki tek okumuş çocuk. Mesleki eğitim gören gençleri AB'de deneyim kazanmaları için destekleyen Carl Duisberg Derneği’nin bursu sayesinde 1985 yılında marangozluk okumaya Almanya’ya giden Kéré, çıraklığını tamamladıktan sonra 1995’de Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesinde mimarlık okumaya başlıyor. Bir üniversite öğrencisi olarak, ailesini ve kendisini destekleyen köy topluluğuna katkıda bulunmanın ve gelecek nesillere onun ayak izlerini takip etme fırsatı vermenin görevi olduğunu hissederek, doğduğu köyde bir ilkokul inşa etmeye girişiyor. “Benim kültürümde herkes yolunu toplumu ileriye götürebilmek üzere çizer, ben de bir okul inşa etmeye başladım,” diyen mimar, bütün çocukların eğitime ulaşabilmesi için kendine böyle bir yol belirlemiş. Avrupa'da edindiği mimarlık bilgisini Burkina Faso'nun geleneksel inşaat yöntemleriyle birleştirmek, projeyi finanse etmek, ortaklıklar ve bağış mekanizmalarını kurumsallaştırmak üzere 1998 yılında Kéré Vakfı’nı (önceki ismiyle “Gando Okulu için Yapı Taşları-Schulbausteine für Gando) kurmuş. Berlin Teknik Üniversitesinde öğrenciyken tasarladığı, inşası için fon sağladığı ve köy sakinleriyle iş birliği içinde 2001 yılında hayata geçirdiği Gando İlkokulu, uluslararası mimarlık ortamında büyük ilgi görerek 2004 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülü'ne layık görüldü. Kendi kurduğu vakfın finansal desteği ve başarılı işleyen kolektif üretim süreci modeli ile gerçekleştirilen Gando İlkokulu (2001), Öğretmen Evi (2003), Okul Eki (2008), Kütüphane (2012) ve Ortaokul (2012) projeleri Kéré mimarlık ofisinin 2005 yılında Berlin’de kurulmasına da vesile olmuş. Gando ilkokulu yalnızca yenilikçi inşaat teknikleri ve zanaatkârlığa gösterdiği özen ile değil, aynı zamanda Gando topluluğu tarafından iş birliği içinde inşa edilmesiyle de Batı dünyasının dikkatlerini üzerine çekti. Yerel komünite ile birlikte hayata geçirdiği Gando Ortaokulu da Holcim Awards Gold 2011 ve Global Holcim Awards Gold 2012 ödüllerini aldı. Yapı zamana direnerek, çevresinde yarattığı olumlu katkılardan dolayı 2017 yılında ilk kez verilen Holcim Building Better Recognition ödülünü de aldı.

Francis Kéré’yi ve işlerini Pirtzker Mimarlık Ödülü alan diğer mimarlardan ayıran en temel özellik, mimarlık yoluyla toplulukları güçlendiriyor ve dönüştürüyor olması. Kéré, yapı endüstrisinin ve altyapının olmadığı, kısıtlamalar ve zorluklarla dolu ülkelerde iklimsel koşullara uyumlu olmak ve sosyal adaleti sağlamak üzere yerel malzemeleri yenilikçi tekniklerle, akıllıca kullanarak mimarlık üretiyor. Çoğu zaman kaynakların kırılgan ve arkadaşlığın hayati olduğu aşırı kıtlık yaşayan topraklarda inşa ederek, dayanışma ve kapasite geliştirmeye odaklı, eğitim yoluyla komünite üreten farklı bir sürdürülebilir mimariye öncülük ediyor.

Sürdürülebilir inşaat ekonomisine önem veren Kéré, yerel kaynaklardan, bölgesel becerilerden ve Afrika’nın kadim bilgisinden yararlanmanın yanı sıra tasarımdan mesleki zanaat eğitimine kadar yerel halk için yeni fırsatlar yaratarak, günümüzde kapitalizm ile iç içe geçmiş ve yaklaşık 400’den fazla tanımı olan sürdürülebilirlik olgusunun içeriğini ve pratiğini de radikal bir biçimde dönüştürüyor.

"Francis Kéré’yi ve işlerini Pirtzker Mimarlık Ödülü alan diğer mimarlardan ayıran en temel özellik, mimarlık yoluyla toplulukları güçlendiriyor ve dönüştürüyor olması."

“Batı” dünyası karşısında uzun zamandır hor görülen Afrika’nın kadim bilgisini yeniden onurlandıran, mimar, eğitimci ve sosyal aktivist Francis Kéré, tasarımdan uygulamaya tüm süreci yerel halk ile birlikte üretme arzusuyla hem onların becerilerini sıçratarak, bilginin, zanaatın ve işgücünün kalıcılığını ve sürekliliğini eğitim yoluyla sağlıyor, hem de kendi kendine yeterli komüniteler yaratarak, mimarlık yoluyla sürdürülebilirliğin sosyal adaleti sağlayan, eşitlikçi yeni bir türünü çevresine yaymaya devam ediyor.

*Bu yazı, Kent dergisinin Mayıs-Ağustos 2022 tarihli sekizinci sayısında yayımlanmıştır.

*Derginin tamamını MBB Kültür Yayınları sitesinden buraya tıklayarak indirebilirsiniz.

Kapak görseli: Urban Zintel Photography