Başkanlar Dünya Büyükşehirler Günü’nde Covıd-19 Deneyimlerini Paylaştı
Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Programı (UN HABITAT) ve Metropolis tarafından Dünya Büyükşehirler Günü ilan edilen 7 Ekim’de Marmara Belediyeler Birliği ile Argüden Yönetişim Akademisi, yerel yönetimlerin COVID-19 deneyimine ve yönetişime odaklanan bir çevrimiçi panel düzenledi.
Marmara Belediyeler Birliği (MBB) ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak ve Koç Üniversitesi İş Bankası Enfeksiyon Hastalıkları Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Dr. Önder Ergönül’ün konuşmacı olduğu panelde yönetişim bakış açısından büyükşehirlerde COVID-19 salgını ve halk sağlığı konusu ele alındı.
Panelin açılışında MBB Genel Sekreteri Dr. M. Cemil Arslan, COVID-19 pandemisi sürecinde yerel yönetimlerin büyük sorumluluk üstlenerek çalışmalar yürüttüklerini ve belediye başkanlarının sahada uzun zaman geçirerek elde ettikleri deneyimleri aktarmalarının değerli olduğunu vurguladı. Arslan, MBB’nin üye belediyelerinin COVID-19 sürecinde yaptıkları çalışmaları bir rapor haline getirdiklerini ve bu raporun yakında kamuoyuyla paylaşılacağını belirtti. Argüden Yönetişim Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Çakmakçı ise bu süreçte bilimin kılavuzluğunun öneminin bir kez daha anlaşıldığını ve bir sağlık sorunu olarak ortaya çıkan COVID-19’un aynı zamanda ekonomik, politik, toplumsal bir soruna dönüştüğü ve toplum sağlığı için gelecek pandemilere hazırlıklı olunması noktasında yerel yönetimlere ciddi bir sorumluluk düştüğünü söyledi.
Panelin moderatörlüğünü üstlenen Dr. Erkin Erimez, karar süreçlerinin doğru uygulanması, katılımın sağlanması ve halka bilgi verilen bir ortam yaratılması için yönetişime ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Vatandaşların belediyelere ilk başvuru noktası olarak baktıklarını ve belediyelerden sosyal destek talebinin bu dönemde arttığını ancak belediyelerin gelirlerinde sıkışmalar yaşansa da toplumu desteklemeye devam ettiklerini vurguladı.
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın, belediyelerin süreçteki sorumluluk ve çalışma biçimleri değerlendirilirken büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyeleri arasındaki ölçek farklılıklarını göz önünde bulundurmanın önemine dikkat çekti. Hatta metropollerin bile kendi aralarında nüfus yoğunluğuna bağlı olarak ölçek farklılıklarının olduğunu, Kocaeli’nin 2 milyonla, Tokyo’nun 40 milyonla metropol olduğunu, ‘terzi dikimi’ gibi mikro ölçekli bakışın değerini vurguladı. Büyükakın “Mesele bir kriz yönetimi, sevk ve idare meselesi. Pandemi başlangıcında virüsün buraya geleceğini öngörerek hazırlıklarımızı yaptık. Yaraları sarma, rehabilitasyon da sürecin önemli bir parçası. Sağlık çalışanlarını Kocaeli’nde yaz aylarında belediyeye ait kamplarda dinlendirdik. Moral etkinliklerinin dayanıklı şehirler için önemli olduğunu düşünüyorum. Pandemi durumları için de acil durum eylem planının önceden hazırlığı yapılmalı. Kapasite yeterliliği de toplu taşıma, personel sayısı gibi pek çok açıdan ele alınmalı. Ekiplerde bulaş riskini değerlendirerek gruplara ayırarak çalıştırma yöntemi izledik. Kurumlar arası koordinasyon önemli. Pandemi kurullarından kararlar hızlıca alındı. Sağlık Bakanlığı da toplu taşımada HES kodlarıyla bir entegrasyon çalışması yürütüyor. Doğru ve zamanında bilgilendirme çok önemli. Kulaktan dolma bilgilerle panik ortamı oluşabiliyor. Psikolojinin yönetilmesi ajandamıza daha güçlü girmeli. Paniği yönetmek gerekiyor. İnfodemi ile de başa çıkmak lazım. Yerel yönetimler olarak problemleri yerinde daha rahat görüyoruz. Şehir planlamasını yeniden ele alıp daha çok açık alan oluşturmalıyız. Açık alan etkinliklerine, odak grup etkinliklerine yoğunlaşmalıyız. Bu durumlarda yardımlaşma noktasında ve gönüllülerin organize edilmesinde sivil toplum teşkilatlarının önemi ortaya çıktı.” şeklinde konuştu.
Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, Tekirdağ’ın konumunun stratejik önemine dikkat çekerek “Tekirdağ, Türkiye’de pandeminin merkezi olan İstanbul’a da Avrupa sınırına da bir saatlik mesafede bulunuyor. Her yıl 25 bin göç alıyoruz. Salgın başlar başlamaz bir kriz masası kurduk ve Valilikle işbirliği içinde çalıştık. Tüm toplantılara katılım gösterdim. Nitelikli bir kriz yönetimi, sürecin daha sağlıklı atlatılması ve salgınla mücadelede önem kazandı. 11 ilçe belediyemiz ve sağlık kuruluşları da büyük bir özveri ile çalıştı ve onlara elimizden geldiğince destek verdik. Salgının yayılmasının önüne geçmeye, ekonomik ve sosyal hayatı destekleyecek yardımlar yapmaya ve diğer kurumlarla işbirliği içinde çalışmaya özen gösterdik. Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca da Tekirdağ’dan özellikle bahsetti ve bu bizi mutlu etti. Bu dönemde vatandaşların ihtiyaçlarını daha iyi anlama ve bu ihtiyaçları karşılama fırsatı bulduk. Bu salgın tüm dünyada olduğu gibi bizim için de aynı zamanda güç ve fırsatlara alan açıyor. İnsanlık olarak sağlığın önemini anladık ve bundan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olacağına inanmıyorum. Birlikte yönetmeye, yönetişime ve iletişim temelli bir süreç yönetimine ihtiyaç var. Yedi yıldır Tekirdağ’ın belediye başkanıyım ve biz yönetimin belli standartları olması gerektiğine inanıyoruz.” dedi.
Prof. Dr. Önder Ergönül ise Türkiye’nin diğer ülkelere göre hem hastane ve yatak kapasitesiyle hem de diğer ülkelerin hekimlerine göre Türkiye’deki hekimlerin fedakârca çalışmasıyla süreci daha avantajlı yürüttüğünden bahsetti. Ergönül, Türkiye’nin bir diğer avantajının da nüfusunun daha genç olması ve yaşlılara değer veren bir toplum olduğuna dikkat çekerek İtalya’da yaşlı evlerinde ciddi kayıplar verildiğinden bahsetti. Salgının büyük ölçüde metropolleri vurduğuna, çarpık kentleşmenin olduğu, nüfusun yoğun yaşadığı büyükşehirlerin ciddi zarar gördüğüne vurgu yaptı. Türkiye’de ekiplerin kriz anlarında hızlı koordine olarak harekete geçme kabiliyetinin değerli olduğunu ancak yaşananların unutulmayıp ders çıkarılmasının elzem olduğunu söyleyen Ergönül, “İnsanoğlu bu olanları unutabilir. Temel derslerden biri kentleşmeye önem verilmesi. Tıpkı deprem meselesi gibi, salgınları da çarpık kentleşme ve yoğun nüfusla yönetmek zor.” dedi.